Fehmi Koru: Yerel seçim öncesi partiler tavırlarını belirlerken onlara bakarak hazırladığım benim değerlendirmem
Fehmi Koru*
Yerel seçime giderken ortalık biraz olsun aydınlanmaya başladı.
İlk tespitler özetle şöyle:
Partilerin büyük çoğunluğu seçime kendi adaylarıyla girecek.
AK Parti ile MHP bu seçimde de mevcut birlikteliklerini devam ettirecek; pazarlıkta anlaşabilirlerse onlara Yeniden Refah Partisi’nin de katılması mümkün.
CHP bu seçimde işbirliği için kapısını çaldığı İYİ Parti’den red cevabı aldı. İYİ Parti adına konuşanların bu kararı açıklarken benimsedikleri üsluba bakılırsa, seçimde İYİ Parti AK Parti’den daha fazla CHP’ye muhalefet edecek.
CHP şimdiye kadar seçime yalnız başına girdiğinde başarısız olacağını kabul eder bir alçak gönüllükle işbirliği arayışındaydı; bu seçimde adayları o yüzden şimdiden ‘seçilemeyecek aday’ görüntüsünü kazandı.
AK Parti ve MHP’nin hangi illerde ve ilçelerde kimi aday göstereceği açıklanmadı; ancak MHP liderinin son açıklamasına bakılırsa, iki parti arasında bu alanda da su sızmıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olarak son ana kadar güvendiği ‘6’lı masa’nın diğer partileri, kendileriyle işbirliği arayışında bulunan parti olmadığı için, bu seçime onlar da kendi adaylarıyla katılacaklar.
Bunlar partilerin şimdiye kadar açıkladıklarına, açıklamayanların da tavırlarına bakarak durumdan çıkardığım özet.
[Yanılabilirim, daha doğrusu partiler bundan sonraki dönemde beni yanıltabilirler…]
Partiler neden işbirliği yapmayı değil de kendi başlarına seçime girmeyi tercih ederler?
AK Parti, CHP, HEDEP ve MHP dışındaki ismi dikkate alınmaya değer olanlar, kuruluşları nispeten yeni partiler. Son üç seçimde -2018, 2019 ve 2023- bu partiler kendilerini seçmene içlerinden çıkardıkları adaylarla sunmadılar. Kimi Cumhur İttifakı, kimi de Millet İttifakı içerisinde yer alarak çoğu seçime girdiler.
İttifak içerisinde bulundukları halde İYİ Parti ve Yeniden Refah Partisi kendi adaylarıyla seçime girmiş olsalar da, yöneticileri, muhtemelen, ittifak içerisinde bulunmalarının kendilerine oy kaybettirdiğini düşünüyor olabilir.
Her parti bu seçime kendi adaylarıyla katılarak gerçek seçmen sayılarını öğrenmek istiyor herhalde.
Yapılan bazı açıklamalardan bu niyet anlaşılıyor zaten.
Acaba bu karar akıllıca mı?
Sorumdan bir olumsuzluk sezenleriniz doğru düşünüyor. Yerel seçimlerde, genel seçimlerden farklı olarak, partiler yanında adaylar da önem taşır; hatta bazen partilerden daha fazla önemlidir adaylar. Oy oranı genel seçimde ihmal edilecek kadar az çıkmış partilerin belediye başkanlığı için aday gösterdikleri şahıslarla kazandığı iller ve ilçeler her seçimde görülmüştür.
Özellikle önümüzdeki seçimde adayların kişilikleri daha da önemli unsur olacak.
Eğer bu beklentim seçimde doğrulanacak olursa, partiler, aldıkları oyu yanlış değerlendirecekler demektir.
Kişiliklerin önem taşıyacağı bir seçim öyle bir ortamda yapılıyor ki, partiler bulundukları il ve ilçelerde ‘seçilebilecek aday’ bulmakta zorlanabilirler. Siyaset, parlak insanları cezbetmek bir yana, onların uzak durmayı yeğleyecekleri bir durumda şimdilerde.
AK Parti, işte görüyoruz, İstanbul ve Ankara’ya aday bulmakta zorlanıyor.
[Muhtemelen adayları bellidir, ancak onları yıpratılmasınlar diye ilan etmekten kaçınıyor olabilir AK Parti. “Yıpratılamayacak aday bulmakta zorlanıyor” da denilebilir.]
Şu sıralarda diğerlerinden daha şanslı görünen yine de AK Parti. Adayları bile henüz belli olmadığı halde böyle.
Muhalefet bölük pörçük ve bu da iktidar partisinin lehine.
Her bir parti kendi adaylarıyla seçime katıldığında, hepsinin adayı gerçekten olumlu özelliklere sahip, halk tarafından sevilen kişiler bile olsa, şimdiki durumda, iktidarın adayının şansı hepsinden daha fazla olacaktır.
Oylar bölünür ve aradan biri diğerlerinden pek az fazla oy aldığı halde seçilecektir çünkü.
[Tayyip Erdoğan’ın büyükşehir belediye başkanı seçildiği 1994 İstanbul seçiminde, her parti güçlü adaylar çıkarmış, oylar beş parti arasında bölünmüştü. O seçimde İlhan Kesici (%22.14), Zülfü Livaneli (%20.3), Bedrettin Dalan (%15.46) ve Necdet Özkan (%12.38) arasında oyların bölünmesi Tayyip Erdoğan’ın %25.19 oy ile İstanbul büyükşehir belediye başkanı seçilmesi için yeterli olmuştu.]
31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimde de, pek çok il ve ilçede, oylar 1994 İstanbul seçiminde olduğu gibi, partiler arasında bölünürse şaşırmam.
Sizler de şaşırmayasınız.
Bu duruma nasıl geldik?
En son genel ve cumhurbaşkanı seçimi öncesinde muhalefetin ‘6’lı Masa’sını Meral Akşener’in devirmesiyle…
Türkiye siyasetine 2018 seçimlerinden bu yana damgasını vuran politikacının…
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.